Birkaç haftalık aradan sonra yeniden bu köşedeyim. Bu hafta çoğunun normaline döndüğü hafta. Okullar açıldı, işler başladı, yeni düzenler kuruldu. Alınacaklar alındı ve yavaş yavaş kışa hazırlık başladı. Bir yerlerdeyse işler iyice karıştı. Olan bir düzen varsa o da unutuldu. Normaller anormal olmaya başladı. Birçok şeyin sebebi de bu aslında. Normal olan, olabilen çok az şey kaldı. Anormal olanın peşinden gitmeye başladık. Bir şey azıcık değişikse, biraz süslüyse hemen yapıştırdık üstümüze. Şimdi de üzerimizde kaldı çıkaramıyoruz bu hali.
Anlamlar birbirine karıştı. O neydi? Bu cümle nerede kullanılıyordu? Onun yeri neresiydi? Asıl yerimizi unuttuk. Evet tam da bu belki sorunumuz. İnsanlığımızı çıkarttık bir ceket gibi, astık askıya. Sorunumuz diyorum çünkü ciddi bir insanlık sorunu içindeyiz. O askıdaki ceketin bir cebine vicdanımızı koymuşuz, bir cebine de inancımızı. İç ceplerde daha kim bilir neler var bıraktığımız.
Biz bu dünya üzerinde zarar gören her şeyle birlikte biraz daha bıraktık insanlığımızı. Döndüğümüz, dönebildiğimiz şeyler de bugünün normali sadece. Şu an, şimdi, şu aklımızla bize normal gelen bir dönüş. Zararımıza olan ne varsa rutinimiz olmuş durumda. Bazı şeylerin tekrarı iyi olmaz. Kötülüğü tekrar ettikçe çoğalttık, büyüdü, yayıldı iyice. “ İnsan her şeye alışabilen bir varlıktır ve onu en iyi anlatan tanım budur. “ Alışıyoruz... İyi olmaya da kötü olmaya da alışıyoruz. Bizim ne yapıp edip o ceketleri asılı kaldıkları yerden çıkartmamız lazım. Her birimiz ceketlerimizi giyip yeniden hatırlamalıyız bizi, insanı, insan olabilmeyi, insan olmanın onurunu. Herkes değil belki ama birkaç kişi de olsa yapacak bunu inanıyorum. Nereye sakladıysak bizi, bulacağız en azından birkaçımız. Hepimize iyi haftalar diliyorum.