Açık ara yaşamın en zor şeylerinden biri şu beklemek. Sabır ne büyük sınav, başarabilene ne büyük erdem.

Bir sınavın sonucunu beklemek, telefon çalsın diye beklemek, bir işin olurunu beklemek, sevdiğin birinin yolunu beklemek, yaz gelsin diye beklemek…Hatta otobüs beklemek, yemek pişsin diye beklemek, buluşulacak kişiyi beklemek… Oturup düşünsek sabırsızlıkla beklediğimiz neler neler söyleyebiliriz daha küçüklü büyüklü yaşamda her gün deneyimlediğimiz. Böyle bakınca yaşamak başlı başına bir sabır işidir demek yanlış olmayacaktır.

Yaşam sabırlı bir öğretmen edasıyla, her doğan günde biz insanlara sabırlı olmayı öğretmeye çalışıyor da biz öğrenmemekte direniyor gibiyiz. Bu sabır dersinde pek çoğumuz sınıfta kalıyoruz. Hele tecrübesiz yaşlarımızda her istediğimiz hemen olsun istiyoruz. Toy ve heyecanlı kalbimizin beklemeye hiç de sabrı olmuyor.

Sükûnetle beklemeyi öğrenmek, sabır gösterebilmek bir kilometre işi. Bekledikçe, sabrettikçe ustalaşabiliyorsunuz ancak. İçine girmeden kazanılabilecek bir erdem değil sabır.

"Bazen beklemek lazım, en güzeli için...” diyor Şeker Portakalı kitabında José Mauro de Vasconcelos. Bazen mi? Bence çoğu zaman.

İtiraf etmeliyim ki ben de pek çoğunuz gibi sabır konusunda pek iyi bir öğrenci sayılmam. Hayatta en zorlandığım şeylerden biridir sabırla bekleyebilmek. Geçmiş günlere göre daha sabırlı olduğum kesin ama yine de istediğim bir şeyin hemen olmasını beklemekten kendimi geri tutamıyorum çoğu zaman. Sabırsızlanınca kendime kadim İslam öğretisindeki “Allah geciktiriyorsa güzelleştiriyordur.” anlayışını salık veriyorum. İyi geliyor, güç veriyor.

Bizi sabır konusunda en çok zorlayan şeyin belirsizlik olduğunu düşünüyorum. İnsanoğlu önünü görmek istiyor. İşin nereye varacağını bilmek istiyor. En plansız, spontane yaşayanımız bile zihninde koca bir belirsizlikle dolaşmaktan hoşlanmıyor. Ne zaman biteceği belli olmayan bir ömür yolculuğunda, aslında kendisi başlı başına bir belirsizlik olan yaşamın içinde, belirsizlikten hoşlanmıyor oluşumuz ne kadar da ironik değil mi?

Diğer yandan sabır, beklenen şeye kıymet katıyor. En çok beklediğimiz, en çok kıymet verdiğimiz oluyor. Çünkü en kıymetli varlığımız olan zaman sermayemizi harcıyoruz bu bekleyişler uğruna. Kısıtlı olan ömrümüzden ne kadar çok süre ayırdıysak bir şeye o kadar değerli oluyor gözümüzde.

Öyleyse sabırlı olmaktan, beklemekten kaçmak yerine ona teslim olmayı deneyelim. Belirsizliğin olanca sinir bozucu haline rağmen sonuca değil sürece odaklanmayı seçelim. Sabırla yoğrulan kişiliğimizin nasıl da olgunlaştığını izlemenin haklı gururunu deneyimleyelim.

Beklenen, beklendiğine değiyorsa eğer sabır göstermekten vazgeçmeyelim!