Hibrit ve GDO’lu ürünlerin kullanımını azaltmak üzere çalışmalara başlayan Behçet Karabulut, yapmış olduğu çalışmalar ile hem çiftçilere hem de bahçe işleri ile uğraşan vatandaşlara örnek oluyor.

Üretmiş olduğu tohumları Türkiye’nin her yerine ulaştırmaya çalışan Karabulut, ayrıca sosyal medya üzerinde yapmış olduğu paylaşımlar ile de vatandaşları bilgilendiriyor.

GELECEK TOPRAKTA  3

Karabulut, Topçu köyünde yaklaşık 5 dönümlük çilek bahçesi ve 2 dönümlük arazisinde ata tohumlarıyla domates, fasulye, mısır, patlıcan, kavun, kabak, biber ve salatalık gibi sebzelerin üretimini gerçekleştiriyor.

Karabulut, bu ürünleri belli aşamalardan geçirerek atalık tohum elde ediyor. Gönüllülük esasına dayanarak ürettikleri atalık tohumları Türkiye’nin her yerine dağıtımını gerçekleştiren Karabulut, aynı zamanda akademik yönden yapmış olduğu çalışmalar ile gelecek nesillerin doğal ve sağlıklı ürünler tüketmelerini amaçlıyor.

Yozgat'ta IPARD III başvuru tarihleri uzatıldı! Yozgat'ta IPARD III başvuru tarihleri uzatıldı!

GELECEK TOPRAKTA  5

Karabulut, herhangi bir katkı maddesi ve kimyasal kullanmadan tamamen doğal bir şekilde atalık tohumlarından üretim gerçekleştiriyor. GDO’lu ve hibrit ürünlerin bütün hastalıkların kaynağı olduğuna belirten Karabulut, son 4 yıldır atalık tohumu ürettiğini söyledi.

GELECEK TOPRAKTA

Gelecek nesilleri hasta olmaktan kurtarmayı amaçladığını ifade eden Karabulut, “Hibrit ve GDO’lu ürünlerin ve tohumların, vatanımızı, toprağımızı, geleceğimizi zehirlediğini düşünerek daha sağlıklı nesiller için hibrit ve GDO’lu ürünlere savaş açmış bulunmaktayız. Tüm hastaların başı bu tohumlardan çıkıyor. Biz ata tohumunu sağlıklı olduğu için bu yönde kendimizi geliştirdik. Ata tohumu bu bölgeye bu coğrafyaya ayak uydurmuş ve artık savunmasını kendi yapabilen tohumlar olduğu için tercih ettik. Hibrit tercih etmedik çünkü bağımsızlıklarımızdan kurtulmamız gerekiyor. Hibrit tohumunu alıp ekersek sürdürülebilir tarım ortandan kalkmış oluyor. Çünkü sen tohumunu fideni kendin üretmediğin zaman hep bunu üretecek birilerine ihtiyacın var. Bu karmaşayı ortadan kaldırıp insanların kendi bahçelerinde özgürlüğünü yakalayabilmesi için ata tohum. Sağlık açısından baktığımızda ise genetiğine müdahile edilmediği için karartılmış bilgilerin olmaması kendi üretimimiz olduğu için ata tohumlarını tercih etmeliyiz.  Bizler ata tohumunu tanıtıp anlatarak topraklarımızı ve gelecek nesillerimizi hasta olmaktan kurtarmayı amaçlıyoruz. Bunu biz insanlığımıza ve vatanımıza olan borcumuz olarak düşünüyoruz. Bir tohumun 200 yıllık bir geçmişi vardır. Bunlar bize geçmişten miras olarak bırakılmıştır. Her insanın yediğinden içtiğinden dolayı büyüklerine bir borcu var. Bu borç bu tohumların muhafaza edilmesidir. Bu borç aynı zamanda tohumların insanlara takas yöntemi veya hediye yoluyla ulaşmasıdır. Binlerce yüzbinlerce bahçede çoğaltılmasıdır. Bu prensiple başladığımız ‘Gelecek Toprakta’ ismi ile artık bir şeyleri değiştirme yolun emin adımlarla ilerliyoruz. Bunun için de ata tohumu üretiyoruz” dedi.

GELECEK TOPRAKTA  1

“TOHUMUNA VE SAĞLIĞINA SAHİP ÇIK”

Ata tohumlarına sahip çıkıldığı zaman sağlına da sahip çıkılacağını belirten Karabulut, “Kimyasal tarımda ağır metaller, kanserojenler sadece glifosat denilen ot ilacı bu ot ilacının içerisindeki etken maddelerden dolayı insanları kısır ettiği, çocukların sinir sisteminin gerilediğini veya gelişmediği olumsuz yönde etkilendiğinden bahsediliyor.  Bunu ben bir tık daha öteye götürüp yediğimiz içtiğimiz eğer bizsek yediğimizin içtiğimizin karakterleri de bize geçiyor olabilir mi? Şuan ki toplum yapısına baktığımız zaman belki de olabilir. Çünkü değerlerimiz yok ortada. Burada başlatmış olduğumuz hareketle tohumuna sahip çıkacaksın dolayısıyla da sağlığına da sahip çıkacaksın. Çocuğuna bir borcun bir mirasın var. Bu açıdan baktığımız zaman herkes kendi özelinde minimal tarım yapabilmelidir. Mini ölçüde üretim yapabilmeli ve sağlığının nasıl olduğunu görebilmelidir” şeklinde konuştu.

GELECEK TOPRAKTA  2

“KİMYASAL KULLANMAYIN”

Kimyasalların ağır metallerden oluştuğunun altını çizen Karabulut, “Mesela fosfor bitkiler daha fazla çiçek açsın diye daha fazla ürün versin diye fosfor kaynaklı kimyasallar gübreler kullanılıyor. Fosfor kayasının içerisindeki arsenik ve kadmiyum ağır metalleri insan vücudunda çok çeşitli sağlık sorunlarına sebep oluyor. Kadmiyum ise düşük yoğunluğundan dolayı toprak üzerinde homojen bir şekilde dağılmasının yanı sıra bitkinin çok daha kolay bir şekilde alıp bunu kendi yapraklarında, gövdesinde biriktirmesine sebebiyet veriyor. Dolayısıyla kökünü yediğimiz bitkilerde yoğunluğu arttırılmış kadmiyuma maruz kalabilirsiniz.  Bunları bilimsel olarak bitkiye verdiğimiz zaman hem toprakta birikmesine hem de bitkinin bunları soluması yoluyla insan vücuduna geçmesi anlamına geliyor. Kadmiyum ve diğer ağır metallerde ise insan vücudu sindirim yapabilirse akut zehirlenmeler yapamaz ise kronik hastalıklara yol açıyor” ifadelerini kullandı.

“DOĞA İLE UYUMLU YAŞA”

Permakültürden bahseden Karabulut şu ifadeleri kullandı; “Tarım yapılabilir topraklarının şuanda yüzde 40 çölleşme durumda bu gerçekten ülkemiz için çok sıkıntılı bir durum. Biz şuan bu yüzde 40’lık alanı kaybedersek sıra diğer yüzde 40’lık alana gelecek. Dolayısıyla gıda krizi çok yakınımızda olabilir. Kendimizin oluşturduğu ‘Gelecek Toprakta’ ise bu konu üzerinde vatandaşlarımızı bilgilendiriyoruz. Bizler şuanda bir avuç toprağımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Bizlerde oluşturmuş olduğumuz ‘Gelecek Toprakta’ kanalımızda vatandaşlarımızı bu konuda bilgilendiriyoruz. Şuanda bizim bahçemizde mikroorganizmalarla takım olma olayımız vardır. Mikroorganizmaları öldürmediğiniz zaman topraklarınızda gerekli besinleri toplayabilir bitkinizi de sağlıklı bir hale getirebilirsiniz. Permakültür tasarımcı olarak şunu da söylemek isterim doğa ile uyumlu yaşamak gerekir. Eğer bir canlı varsa bu ekosistemin bir dengesi bir zinciridir. Hiçbir zincire zarar vermezsen o toprak seni besler. Biz şuanda mikroorganizmalar ile takım olma yöntemiyle bitkilerimiz daha sağlıklı hale getirildi.”

“DOĞAL YÖNTEMLERİ TERCİH EDİN”

Yaklaşık bir yıldır agrohomeopati üzerinde çalışmalar yaptığını belirten Karabulut, “Şuanda Türkiye genelinde 250 kişilik bir ekibimiz var. Yakında her bölgede Gelecek Toprakta ekibimiz ile temsilcilerimi ile çalışmalarımızı yürüteceğiz. Agrohomeopati üzerinde yaklaşık bir yıldır çalışmalarımı sürdürüyorum. Şuanda Türkiye’de bunu yapan 2 kişi var. Agrohomeopati bitkilerin olası bir hastalık durumunda bazı madenler veya tıbbi aromatik bitkilerle yapılan ilaçlar ile haşerelerden ve hastalıklardan korunması yöntemidir. Tamamen doğal bir yöntemdir. İlaçların maliyeti düşük ve uygulanabilirliği kolaydır. En önemlisi ise sağlıklıdır. Bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

Kaynak: Alpaslan Demir