“Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Rûh (Cebrail), o gece Rabb'lerinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece esenliktir, tâ şafak ağarıncaya kadar.” (Kadir, 97/1-5) 
   Kur’an-ı Kerim Ramazan-ı Şerifte inzal olmaya başlamış ve insanlara doğru yolu gösteren, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edip açıklayan bir kitap olmuştur. (Bakara, 2/185) İnzaline şahitlik eden  gece sırf  bu sebeple onu bin aydan, yani 83 küsur yıllık bir zamandan daha hayırlı ve bereketli bir geceye dönüştürmüştür. Yani Kur’an, indiği zamana büyük bir bereket katmıştır. Peki, vahyin amacı zamana bereket katmak, onu diğer zamanlardan binlerce kat daha değerli kılmak mıdır? Elbette hayır. Vahiy amacı esasen, insan için inmiştir ve insanın hayatına, davranışlarına bereket katmak, insanı yüceltmek ve onu fıtratı ile uyumlu hale getirmektir. O halde Kur’an, bizlere niçin vahyin zamana kattığı değerden haber vermiştir? Elbette ki Kur’anın ana muhatabı insandır ve insana  mesaj verip ona şöyle seslenmektedir: “Ey insan! İndiği geceyi bin aydan daha hayırlı yapan, yani bir ömre bedel bir gece kılan bu vahiy; esasen senin için inzal olmuştur, onun muhatabı sensin. Eğer sen onu yüreğine, zihnine, aklına, hayatına, davranışlarına indirirsen seni de öylece bereketlendirir.”
   Allah Teala, Kadir gecesine kendi ismini verip kelamının inzaline muhatap kılmış  bu geceyi bir kader, takdir, karar, ikram, doğum ve hidayet gecesine dönüştürerek bereketlendirmiştir. Bununla beraber, Kur'ân'da anlatıldığı üzere Kur'ân'ın inzal olmaya başladığı bu gecenin, çok hayırlı, şerefli bir gece olduğu gerçeğidir. Diğer taraftan Kur’an, her yıl Ramazan ayında yeniden de indirilmemektedir.  Zaman nasıl Kur’an’la değer kazanmışsa yine Kur’ana muhatap diller, kalpler ve amellerde böylece değer kazanacaktır. Ayrıca hayatımıza anlam katacak yegane değer de bizzat Kur’an’ın kendisidir. Bundan dolayı, Kur’an’a göre yaşayacağınız bir gece, Kur’an’sız yaşayacağınız bin aydan daha hayırlı olacaktır. Kur’an, bizim yüreğimize, zihnimize, hayatımıza ne zaman inerse, inmeye başlarsa o zaman  bizim için “kadir gecesi”ne dönüşmüş demektir. Kur’an’a uymak suretiyle kendi kaderimizi ve yönümüzü, cennete doğru çevirme çabasını ortaya koymuş olacağız. Aynı şekilde namaz ile oruç ile  yaşayacağımız bir gün de namazsız ve oruçsuz geçen bin aydan daha hayırlı olacaktır. Bu sebeple Ramazan-ı Şerifin son on günü ve bilhassa 27. gecesi çok iyi değerlendirilmelidir. Zir b. Hubeyş diyor ki, Übey b. Ka'b'a sordum: Kardeşin Abdullah b. Mes'ud: "Yıl boyunca ibadet eden Kadir gecesine isabet eder" diyor, dedim. Übey b. Ka'b dedi ki: "Allah İbn Mes'ud'a rahmet eylesin. O, insanların Kadir gecesine güvenmemelerini istemiştir. Yoksa Kadir gecesinin, Ramazanda, Ramazanın da son on günü içerisinde yani yirmi yedinci gecesinde olduğunu biliyordu" dedi.."- Bunu neye dayanarak söylüyorsun dedim. Übey;"- Ben bunu Rasûlüllah (s.a.s)'in bize haber vermiş olduğu alametle söylüyorum ki, o da, "o gün güneş şuasız olarak doğar" buyurdu. Cevabını verdi. (Müslim, Sıyam, 40)  Kur'ân'ın bu gece de inmeğe başladığı düşünülerek bu geceyi huzur ve huşu' ile Kur'ân okuyarak, du'â ederek geçirmelidir.  Peygamber efendimiz, Aişe validemizin kadir gecesine rastlarsam onu nasıl değerlendireyim sorusuna: “Allahım, sen affedicisin, affı seversin, beni de affeyle' şeklinde dua et." (Tirmizi, Deavat, 86)  cevabını vermiştir. Süfyân-ı Sevr îde, Kadir gecesinde du'â etmenin, namaz kılmaktan daha hayırlı olduğunu söylemiştir. Hem Kur'ân okuyup, hem du'â etmek daha güzel olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ramazan geceleri çok ibâdet eder, tertîl (yavaş) üzere Kur'ân okurdu. Rahmet âyeti geçtikçe Allah'tan rahmet diler; azâb âyeti geçtikçe Allah'a sığınırdı. Özellikle Ramazan'ın son on gününde ibâdeti daha da artardı. (Âlûsî, Rûhu'l-ma'ânî: 30/198)